HABERLER
MAKALE
Yaşam koşullarının her geçen gün ağırlaştığı, her türlü kirliliğin gittikçe artarak sağlığımızı tehdit eder hale geldiği günümüz dünyasında insanlar, daha sağlıklı beslenebilmek ve hayatın kendilerine getirdiği negatif etkilerden biraz olsun arınabilmek için sürekli bir arayış içindeler. Bu arayışın sonucu olarak da sağlıklı beslenme, hijyenik üretim, doğal ürünler gibi konular hep gündemin ilk sıralarını işgal ediyor. Her gün sağlıklı olmak adına yeni ürünler, yeni spor türleri, yeni beslenme ve diyet önerileri ile karşılaşıyoruz.
Son günlerin en yeni sağlıklı ürünlerinden biri de “çim suyu”.
Makale'nin
MAKALE
Günümüzde beslenme uzmanları, doktorlar ve üreticiler kadar tüketicilerin de en sık tartıştıkları konulardan biri sütün kalitesi ve hangi tip sütün tüketim açısından daha uygun, insan sağlığına daha yararlı olduğudur. Süt; kimyasal bileşimi ve nitelikleri açısından insan beslenmesinde önemli bir yere sahiptir. Özellikle çocuklarda kemik ve diş gelişimine yardımcı olur. Aynı zamanda proteinler açısından zengindir. Süt yağı, esansiyel yağ asitleri açısından önemlidir ve A, D, E, K vitaminlerinin taşınmasını sağlar.
Sütün direkt tüketimi konusunda 3 farklı uygulama mevcuttur.
· Direkt tüketim (çiğ süt)
· Pastörize süt tüketimi
· UHT steril süt tüketimi
Her üç uygulamanın da pozitif ve negatif farklı yönleri bulunmaktadır.
Makale'nin
MAKALE
Çölyak hastalığı (diğer adı ile çölyak, tropik olmayan sprue, çölyak sprue, gluten sensitif enteropatisi), besin kaynaklı bir ince bağırsak alerjisidir. Bu hastalık tahıllarda bulunan, genelde glutenin bulunduğu bazı protein zincirlerine karşı oluşan kronik bir reaksiyondur. Bu reaksiyon ince bağırsakta villüslerin destrüksiyonuna neden olur ve bunun sonunda malabsorbsiyon ortaya çıkar. İnce bağırsağın glutene karşı olan alerjik hassasiyeti, ömür boyu devam edecek, geçici olmayan bir durumdur.
Gluten alerjisi genetik olarak belirlenmiş kişilerde hayatın herhangi bir döneminde ortaya çıkabilir. Hassasiyetin ortaya çıkışı, ince bağırsaktaki villüslerin harabiyeti sonucu besin emiliminin gerçekleşmemesi ile gerçekleşir.
Makale'nin
MAKALE
Kirlenme, istenmeyen her hangi bir organizma veya yabancı bir maddenin besinlerin içerisinde bulunmasıdır. Kirlenmenin bir risk veya tehdit olmaktan çıkarılabilmesi için kirlenmeye neden olan faktörleri en aza indirmek, oluşan kirliliğin ortadan kaldırılmaya çalışmasından daha etkili bir uygulama olacaktır.
Kirlenme Türleri ve Kaynakları
Kirlenme Türleri ve Kaynakları
Kirlenme 3 şekilde olmaktadır
1)Fiziksel kirlenme
2)Kimyasal kirlenme
3)Biyolojik kirlenme
Fiziksel Kirlenme: Yiyeceklere bilerek yada bilmeyerek besin olmayan yabancı maddelerin karışması ile oluşan kirlenme türleridir. Fiziksel kirlenmeye yol açan yabancı maddeler cam kırıkları, kıymık, metal, saç, tel vb maddeler olabilir.
Kimyasal Kirlenme: Maddelerin neden olduğu kirlenmedir.
Makale'nin
MAKALE
Canlılarda, kimyasal süreçler (prosesler), özellikle oksitlenme, serbest radikallerin oluşmasına neden olur. Yüksek derecede reaktif olan serbest radikaller farklı moleküller ile kolayca reaksiyona girebilir ve böylece hücrelere, canlıya zarar verebilir. Antioksidanlar serbest radikallerle reaksiyona girerek (onlarla bağ kurarak) hücrelseere zarar vermelerini önler. Bu özellikleriyle hücrelerin anomalileşme, ve sonuç olarak tümör oluşturma risklerini azalttıkları gibi, hücre yıkımını da azalttıkları için, daha sağlıklı ve yaşlılık etkilerinin minimum olduğu bir yaşam yaşama şansını yükseltir.
Antioksidan özelliği keşfedilen birçok farklı madde vardır. Bu maddelerin bir kısmını diyetimizde (özellikle bitkilerden) alırken, bir kısmını vücut kendisi, serbest radikallere karşı bir savunma sistemi olarak üretir.
Makale'nin
MAKALE
Besinlerimiz içinde yağ olarak kullandığımız maddeler, biyokimyasal olarak lipid olarak adlandırılmaktadır. Lipidler; eter, benzin, kloroform gibi çözücülerinde eriyen hayvan ve bitki dokularına denir. Lipidler de; karbon, hidrojen ve oksijen moleküllerinin birleşmesinden meydana gelmişlerdir. Ancak, yapı olarak karbonhidratlardan oldukça farklıdırlar.
Gerçek biyokimyasal tanımlamada yağlar, gliserol molekülü ile yağ asitlerinin esterleşerek yaptıkları bir trigliserittir.
Yağ asitleri kapsadıkları karbon sayısına göre adlandırılmaktadırlar. Ayrıca yapılarında olan karbon molekülleri arasında çift bağ olup olmamasına göre de sınıflandırılırlar. Yapılarında çift bağ olmayanlar doymuş yağ olarak tanımlanırlar ve genellikle oda ısısında katı olan yağlardır. Molekül yapılarında çift bağ kapsayanlar doymamış yağ olarak adlandırılır ve oda ısısında sıvı olan bitkisel yağlardır.
Makale'nin
MAKALE
Süt; insan yaşamının her döneminde vücudun ihtiyacı olan besin öğelerini doğal olarak içermesi, kolay temin edilebilir ve ekonomik olması nedeniyle mutlaka tüketilmesi gereken değerli bir besin maddesidir.
Süt; içerdiği protein, yağ, karbonhidrat, mineral madde, vitamin, enzim, su gibi besin maddeleri ve büyüme için gerekli tamamlayıcı faktörleri ile insanlar için olduğu kadar mikroorganizmalar için de vazgeçilmez bir besin kaynağıdır.
Hijyenik şartlarda elde edilmeyen süt, özellikle içerdiği patojen mikroorganizmalar açısından sütün işlenmesinde veya uygun şartlarda elde edilmeyen süt ürünlerinin tüketilmesinden dolayı sağlık açısından risk oluşturmakta ve istenmeyen sağlık sorunlarının yaşanmasına neden olmaktadır.
Makale'nin
MAKALE
Salmonella enfeksiyonu, günümüzde birçok ülkede gıda kaynaklı enfeksiyonların başında gelmektedir. Yapılan epidemiyolojik çalışmalarda Salmonella’nın çoğunlukla az pişmiş ya da çiğ yumurta, tavuk, et ve pastörize olmayan yiyecekler yoluyla bulaştığı saptanırken, salmonellozis vakalarından sorumlu tutulan gıdalar içerisinde tavuk etlerinin ilk sıralarda yer aldığı bildirilmiştir.
Salmonella’ların doğal yerleşim yeri gastrointestinal sistem olduğu halde çevrede ve cansız ortamlarda uzun süre canlı kalabilirler. Buralarda çoğalamazlar ama hayvanlar veya insanların çevreye defekasyonundan sonra uygun koşullar altında suda haftalarca, toprakta yıllarca canlı kalabilir; infeksiyona veya reinfeksiyona hazır kaynak oluştururlar. Salmonella’lar insanların tükettiği aralarında sebze ve meyvelerin de bulunduğu birçok gıdadan izole edilebilirler.
Makale'nin
MAKALE
İndikatör mikroorganizmalar gıda sanayiinde kurallara uygun olarak üretim yapılıp yapılmadığının göstergesi olarak değerlendirilir. Hammadde, üretim teknolojisi, iyi ve doğru üretim uygulaması (GMP) konularında indikatör mikroorganizmalar yeterli bilgi verir. İndikatör mikroorganizmalar kalitenin göstergesidir.
İndikatör mikroorganizmalar ile patojenler birbirinden tamamen farklı değerlendirilmelidir. Gıda kalitesi hakkında fikir elde etmek için kullanılan indikatör mikroorganizmalar toplam bakteri, toplam maya ve küf, toplam koliformlar, fekal koliformlar gibi mikroorganizma gruplarıdır. Toplam bakteri içinde sıklıkla patojen bakteriler bulunmakla birlikte, analiz yöntemi uyarınca bu bakteriler sadece toplam bakteri olarak değerlendirilir.
Makale'nin
MAKALE
Gıda zehirlenmelerine ve bazı rahatsızlıklara sebep oldukları için sağlık yönünden; hayvansal gıdalarda mikroorganizmalar tarafından oluşturuldukları için de hijyen açısından önemli olan biyojen aminler, proteinlerin yapı taşı olan amino asitlerden türevlenen bileşiklerin bir sınıfıdır. Amino asitlerin dekarboksilasyonu veya aldehit ve ketonların aminasyon ve transaminasyonu ile oluşan azotlu bileşikler olarak da tanımlanabilirler. Bu aminler, kimyasal olarak alifatik (putresin, kadaverin, spermin, spermidin), aromatik (tiramin, b-feniletilamin) veya heterosiklik (histamin, triptamin) yapıda olabilirler. Biyojen aminler, gıdalarda mikrobiyel enzimler tarafından spesifik serbest amino asitlerin dekarboksilasyonu sonucu meydana gelmektedir. En iyi bilinen biyojen amin vücutta üretilen histamindir ve alerjik reaksiyonlarda önemli bir rol oynar.
Makale'nin
MAKALE
Campylobacter jejuni, C. coli, C. lari ve C. upsaliensis termofilik Campylobacter’ler olarak adlandırılırlar. C. jejuni 0,2-0,9 μm genişliğinde, 0,5- 5,0 μm uzunluğunda spiral formda ya da martı kanadı şeklinde, Gram negatif özellikte, spor oluşturmayan bir bakteridir. Campylobacter türleri; obligat mikroaerofilik bakteriler olup, optimum üreme sıcaklığı 42-43°C arasındadır; 30°C’nin altında üreyemez. Etken, düşük aw değerlerine ve kurumaya karşı oldukça duyarlı olup, 0,97’nin altındaki aw değerlerinde canlılığını sürdüremez.
C. jejuni sitotoksin ve enterotoksin üretme özelliğine sahiptir. Yapısal ve fonksiyonel olarak kolera toksinine benzemesi ve kolera antitoksini ile inaktive olması nedeniyle, bir enterotoksin olan C. jejuni toksini (CJT), cholera-like toksin (CLT) olarak tanımlanmıştır.
Makale'nin
MAKALE
Besiyerleri; mikroorganizmaları bulundukları ortam dışında ve laboratuvarlarda üretmek için formüle edilmiş, mikroorganizmaların gereksinimini olan besin ögelerini içeren, pH’ı uygun, besleyici, katı veya sıvı, yapay ortamlardır.
Besi yerlerine; ortam= vasat= kültür ortamı= kültür vasatı= kültür besi yeri gibi isimler de verilmektedir. Besi yerinin İngilizce karşılığı ‘medium’ dur. Besi yerleri çok farklı amaçlarla kullanılabilir. Bunlar mikroorganizmaların; üretilmesi, geliştirilmesi ve canlılıklarının korunması, duyarlılık ve sterilite testleri, saf kültürlerinin elde edilmesi(izolasyonu), tanımlanmaları (identifikasyon), sayımları, yapılarının ve biyokimyasal özelliklerinin incelenmesi, biyolojik ve metabolik ürünlerinin elde edilmesi, gıda su ve çevre kontrolleri, antibiyotik ve vitamin analizleri olabilir.
Makale'nin